bigoo.ws


   
  KUŞÇALI_KÖYÜ_ÇORUM_SUNGURLU
  ÇORUM_TARİHİ_1
 

ÇORUM'UN TARİHİ 

    Çorum İli, tarihin derinliklerinden günümüze dikkate değer izler taşıyan bir bölgedir. Her tarafında en eski tarihlerden bu güne kadar gelmiş değişik medeniyetlere ait katıntılara rastlanır. Hititler Anadolu egemenliğine bu bölgeden başlamışlardır.
    Bölgede bu uygarlık kalıntıları bitişik veya üst üste bulunmaktadır. Bir Hitit höyüğü yanında bir Frig, Roma, Bizans devri mezarı veya taban mozaikleri, diğer yanda Selçuklu Kervansarayına ait yıkınt yerleri ve onun yanında Osmanlı eserleri:ne rastlamak mümkündür.
    Çok sayıda tarih öncesi devrin en belirgin özelliğini taşıyan tabii ve yapma mağaralar mevcuttur. Yazılı tarih öncesi ve sonrası uygarlıkların kalıntıları, yapılan kazılarla gün ışığına çıkmakta ve Çorum bölgesinin uygarlık tarihinde eski bir medeniyet merkezi olduğunu göstermektedir.


ÇORUM ADININ KÖKENİ

    Çorum adının kaynakları ile ilgili muhtelif rivayetler ve bilgiler vardır.

    Bizans (Doğu Roma) Kaynaklarına Göre

    Anadolu'nun Türkleşmeye başladığı 1071 Malazgirt Meydan Savaşından çok önce Türk boyları yavaş yavaş Anadoluya sızmaya ve yerleşmeye başlamışlardır Bu tarihte Bizansa bağlı olan Çorum, Nikonya (Yankoniye) adını taşımaktaydı.

    Danişmendname'ye Göre

    Melik Ahmet Danişmend çetin savaşlardan sonra Bizans'ın elinden Çorum bölgesini alır. Halk müslüman olup bağlılık gösterir. Ancak bu tutumları, Melik Ahmed'i ve ileri gelen komutanları bir ziyafette zehirlemek istemelerinden dolayı bir tuzaktır. Bu kötü niyetlerini ve şehrin bir depremle tamamen yıkılacağını Melik Ahmet bir gece rüyasında görür. Melik Ahmet bu rüyanıın verdiği endişe ile uyanırken şehir sallanmaya başlar. Askerlerini ve arkadaşlarını derhal kaleden çıkartır.
    
Kaledeki Bizanslılar müslümanların çekilişinden memnun kalarak kaleyi tekrar kapatarak savaş hazırlığına başlarlar ve yeniden dinlerine dönerler. Fakat deprem yeniden şiddetlenerek kale ve şehir tamamen harabeye dÖner. Bizanslılara bu saldırılarından dolayı, suçlu anlamına gelen "Cürümlü" adı verilir, zamanla bu "Çorumlu" olur.

    Evliya Çelebi Seyahatnamesine Göre

    Evliya Çelebi Seyahatnamesinin II.Cildi 407.sahifesinlde bölgenin havasının astım hastalarına iyi gelmesi nedeniyle, Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan hasta oğlu Yakup Mirza'yı ve yüzlerce çorluyu (bakımsız, zayıf, hastaları) buraya göndermiş ve bunlar sağlıklarına kavuşmuşlardır. Bundan dolayı şehre Çorum denilmiştir.

    Çorum'un çevresinin dağlarla çevrili oldukça geniş bir ova olmasından dolayı (Çevrim) denildiği, halk ağzında Çorum'a dönüştüğü söylenmektedir.

    Çorum (Önceleri bazen Çorumlu) Türklerin bölgeye gelmesiyle bu adı almıştır. Çorum veya Çorumlu adının Oğuz boyrarından Alayunt'lu boyunun bir oymağına ait olduğu belirtilmektedir.

İSLAM ÖNCESİ ÇORUM

    Çorum bölgesi, tarihi ve kültürel açıdan günümüzden 7000 bin yıl öncesine kadar uzanan bir geçmişe sahiptir. Bölgede sırasıyla Kalkolitik (Taş), Eski Tunç Çağı, Asur Ticaret kolonileri, Hitit, Frig, Helenistik, Galat, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerine ait eserlere rastlanmaktadır.

    Paleolitik ( Yontma Taş ) ve Neolitik ( Cilalı Taş ) Devirler

    
Dağınık bir şekilde ve az sayıda olan bazı taş aletler, bu bölgede belki Yontma Taş Çağı (Paleolitik) insanın da yaşamış olduğunu gösterir. Yine bu çevrede bulunan münferit buluntular, Çorum İli'nde Cilalı Taş Devri'nde (Neolitik) de bir iskanın varlığını gösterir. Yeni yapılacak ve yapılmakta olan arkeolojik kazı ve araştırmalar, bu çağlara ait aydınlatıcı bilgi ve eserleri meydana çıkaracaktır.

    Kalkolitik Devir ( Taş Çağı ) M.Ö. 5000-3000

    
Bu bölgede şimdiye kadar rastlanan en eski yerleşme yerleri, Maden_Taş Çağı (Kalkolitik) diye bilinen zamana aittir. Bu devir eserlerine Alacahöyük, Büyük Güllücek, Kalınkaya, Pazarlı, Kuşsaray ve Boğazköy civarında rastlanmış; bina kalıntıları, seramik, taş ve kemik aletler gibi pek çok eserler bulunmuştur. Bunlar Çorum, Alacahöyük, Boğazköy ve Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzelerinde teşhir edilmektedir.

    Eski Tunç Devri ( M.Ö. 3000-2000 )

    M.Ö. 3. binde başlayan Eski Tunç Devri iskanlarının Çorum İli'nde yaygın bir şekilde olduğu görülür. Bu devirde çeşitli madenler bol miktarda kullanılmaya başlanmış, küçük şehir beylikleri kurulmuş ve bu şehirlerin etrafı surlarla çevrilmiştir. Alacahöyük bunların en önemlisidir. Alacahöyük'ün Eski Tunç Çağı'ndaki zenginliği, yalnızca hayvan yetiştirilmesi ve yüksek ziraatle izah olunamaz. Alaca, Karadeniz'i
Akdeniz'e ve Ege havzasını Kuzey Doğu Anadolu ile İran yaylasına bağlayan yollar üzerindedir. Samsun'dan Çorum ve Sinop'tan iskilip hattı ile gelen yol Delice ve Kanak boylarını aştıktan sonra, Kayseri'ye ve ordanda Kilikya geçidini geçerek Mersin'e ulaşır. Ege'den Ankara'ya uğrayarak geln yol da Kalecik, Sungurlu ve Höyüğe uğradıktan sonra Boğazlıyan yolu ile, Kayseri'ye yahut Sivas - Kangal yolu ile Malatya'ya, Sivas - Erzincan - Erzurum yolu ile İran yaylasına ulaşır.
    Bu Çağda Alacahöyük'te, Çorum ve çevresinde yaşayan kavmin adı, daha sonraki çağın yazılı belgelerine göre, Hatti olarak bilinmektedir. İlimizde pek çok örneklerini bulduğumuz Eski Tunç Çağı İskanlarına Alacahöyük'ten başka, Boğazköy, Eskiyapar, Kalınkaya, Pazarlı, Kuşsaray, Güzelcedere, Elvançelebi vs. gibi merkezlerde de rastlanmıştır.


    Assur Ticaret Kolonileri Çağı ( M.Ö. 1950-1850 )

M.Ö. II. binin başlarında Mezopotamyalılar, Assur Devleti'nin öncülüğünde zengin Anadolu ile büyük ticari ilişkilere giriştiler. Bu ilişki; Anadolu'nun tarih çağına girmesine, yazının tanınmasına ve kullanılmasına yol açtı. Assurlu tüccarlar Anadolu'da Karum denilen ticaret merkezleri kurdular. Karum'ların çorum ili'nki en büyük temsilcisi Boğazköy'dür. Yazılı belgelerden öğrendiğimize göre,
M:Ö: 19 ve özellikle 18. yüzyılda Hitit öncesi yani Hatti halkının yanı sıra burada Assurlu tüccarların konakladığı ve şehrin adının Hattuş olduğu anlaşılmaktadır. Bu çağda sanatın yerli gelenek ve görenekleri yaşamakta ise de, yerli yani Hatti sanatı Mezopotamya'dan gelen etkilerle gelişmiş, aşılanmış ve bundan arkeolojide Hitit sanatı denilen büyük ve yeni sanatın temelleri atılmıştır.

    Hitit Çağı ( M.Ö. 1650-1200)

    Assurlu tüccarlar M.Ö. 1850'lerde Anadolu'dan çıkmak zorunda kaldıktan sonra, Hititler politik egemenliği ellerine almış ve şehir devletlerini birleştirerek veya oratadan kaldırarak merkezi bir devlet kurmuşlardır. Koloni çağını takiben bu ilk devreye, Eski Hitit devleti zamanı denilir. Devletin kurucusu Labarna'dır ( takrien M.Ö. 1700 ). İlk Hitit kralları olan Pithana ve Anitta Assur ticaret kolonileri çağının geç safhasında yaşamışlardır. Labarna'dan sonra I. Hattuşili ve I. Murşili
devletin sınırlarını çok genişletmişler ve hatta Murşil'i Babil'i zaptederek kudretli eski Babil Devletini yıkmıştır.
( M.Ö. 1550 ). I. Murşili'den Telipinu zamanına kadar aşağı yukarı yüzyıl süren kısmen karanlık bir devre görülür. Bu devirden sonra iktidara geçen krallardan I. Suppiluliuma ( takriben M.Ö. 1371 - 1335 ), Anadolu ve Suriye'de bir çok seferler yaparak devletin sınırlarını genişletmiştir. Muvatalli (takriben M.Ö. 1305 - 1282), Mısırlılarla Kadeş savaşı'nı yapmış, kendisinden sonra tahta geçen III. Hattuşili
( takriben M.Ö. 1275 - 1250 ) zamanında, Mısır'la eşit şartlarla Kadeş Antlaşması yapılmıştır. ( M.Ö. 1220 ) daha çok kültür faaliyetlerine önem vermiş, Boğazköy'ün 2 km. kuzeydoğusundaki Yazılıkaya açık hava tapınağına son şeklini vermiştir.
    
Bu çağın en önemli şehri Çorum sınırları içindeki Hitit devleti'nin başkenti olan Boğazköy (Hatuşa) ve yakınındaki Alacahöyük'tür. Bunların yanında
Eskiyapar, Pazarlı, Kuşsaray 'da Hitit yerleşmeleri mevcuttur.

    Frig Çağı

    M.Ö. 1200 Yıllarında Ege göçleri ile Anadolu'ya gelen kavimler, zaten zayıflamış olan Hitit Devleti'nin yıkılmasına sebep oldular. Bu tarihten itibaren Anadolu'da karanlık bir devrin başladığı görülür. M.Ö. 8. yüzyılda bu göçlerle geldikleri sanılan Frigler, Yıkılan Hitit şehirleri üzerinde yeni bir devlet kurmuşlardır. Çorum havalisinde Boğazköy, Alacahöyük, Pazarlı ve Eskiyapar Frigler'in de önemli
şehirleri olmuşlardır. Frig Devleti M.Ö. 6. yüzyılın ilik yarısında Kimmerler tarafından yıkılmış, fakat kültürleri daha bir süre devam etmiştir. 

    Frig Sonrası

    Kimmer istilasından sonra Çorum ve havalisi İran'da bir devlet kuran Medler'in, daha sonra da M.Ö. 333 de Anadolu'yu istilasına kadar Persler'in hakimiyetinde kalmıştır. M.Ö. 276 da, Trakya üzerinden geldikleri sanılan Galatlar, Anadolu içlerine kadar yayılarak, bu bölgeyi de idareleri altına almışlardır. Çorum ve çevresinde Hitit ve Frigler'den sonra en çok iz bırakan Galatlardır. Konfederasyonla yönetilen Galatların Çorum İli dahilindeki merkezleri Tavium, İskilip, Avkat ve Nefesköy'dür.
    İmparator Julius Cesar zamanında, bu havali Romalıların eline geçmiş, M.S. 395 te Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasını müteakip, Çorum ve civarı Doğu Roma ( Bizans ) İmparatorluğu'nun hissesine düşmüştür. Bu devirde Çorum'un adını, Yankoniya veya Nikonya olarak görmekteyiz.

ÇORUM'UN TÜRK YÖNETİMİNE GEÇİŞİ

    İslamlığın yayılışı sırasında, Emeviler zamanında Arap orduları, bir çok kez Bizanslılarla savaşlar yapmışlardır, hatta İstanbul'u bile kuşatmışlardı. Emevi hükümdarı I. Muaviye zamanında, İstanbul'u fethetmek için gönderilen orduda pek çok İslam büyükleri ve Peygamberimizin yakınları vardı. Bunlardan Kereb-i Gazi, Süheyb-i Rumi, Ubeyd-i Gazi, kuşatma dönüşü Çorum'da şehit olmuşlardır.
( Hicri 92 ), Çorum'un Hıdırlık mevkiinde yatan bu İslam büyükleri halkımızdan büyük sevgi ve saygı görmektedir. Yine aynı şekilde Emir Müslim ve Seyyid Battal komutasındaki ordular; Amasya, Çorum ve havalisini ilik defa Bizanslıların elinden almışlarsa da, Emevi Devleti'nin zayıf düşmesi sonucu buralar kısa bir süre sonra tekrar Bizanslıların eline geçmiştir. Abbasiler zamanında da Çorum, bir sonuç elde edememiş olmakla beraber İslam akıncılarının Ankara'ya kadar uzanan akınlarına sahne olmuştur.
    1071 Malazgirt meydan savaşı ile, Anadolu kapılarını ebediyen Türklere açan Büyüklü Selçuklu Sultanı Alparslan'dan sonra, Türk beyleri, bir çok koldan Anadolu kalelerini, her biri bir destan olan nice kahramanlıklar yaratarak Bizanslılardan almayı başardıalr. Çorum, Amasya, Tokat yöresinin fethine memur edilen Danişmend Ahmet Gazi, Amasya'yı aldıktan sonra, o zamanki adıyla Nikonya olan Çorum'u almak üzere amcası oğlu Çavlı Beyi gönderir. O da yanına, Karatekin ve Serkes Ahmet Gazi'yi alarak Çorum'a yürür. Zaten Küçük bir kuvvettle gelen Çavlı bey ve arkadaşları, istenilen sonucu alamaz. Bunun üzerine, Danişmend Ahmet Gazi 30 bin kişilik askeri ile Çorum'a gelir. Beraberinde ünlü türk komutanlarından İltekin Gazi de vardır. Kaleyi kuşatır ve dışarısı ile ilgisini keser. Türk töresine uyarak kaledeki Nastura teslim olmasını ve bu sayede bağışlanacağını bildirmek üzere, bir elçi gönderir. Nastur gelen elçinin getirdiği mektup'daki teslim olma çağrısını reddeder. Kuşatma bir hafta sürer, çetin savaşalar olur. Nikonya sonunda 1075 te Türklerin eline heçer.
    Nikonya'nın alınmasından sonra Melik Ahmet Gazi, Alayuntlu boyundan Çorumlu Oymağı başı İlyas Bey'i vali olarak bırakır ve kendisi İltekin Gazi ile Osmancık'ın fethine gider. Çorum adı da, işte bu zamandan ve bu oymağın adından ötürüdür.

SELÇUKLULAR ZAMAMNINDA ÇORUM

    Çorum'un Anadolu Selçuklu yönetimine geçişi, Haçlı savaşları sırasında Çorum Valisi Obruna'nın I. Kılıçarslan'a sığınmasıyla olmuştur. Çorum'da I. Kılıçarslan zamanında bir çok yapım çalışmaları olmuş, Çorum Kalesine son şekli verilmiş, medreseler açılmıştır. 1200 yılına ait bir tutanakta ; Ulucami, Pazar Camii, Abdibey Camii, Defterdar Camii, Burhanket-Hüda Camii, Nurullah Camii gibi camilerle Süleyman Ağa Kütüphanesi kayıtlı bulunmaktadır.
    İçteki karışıklıktan zayıf düşen Selçuklu Devleti, Moğol saldırısında pek bir varlık gösteremedi. II. Gıyasettin ile Moğol Komutanı Baycu Noyan arasındaki Kösedağ savaşında (1234) Selçuklular yenildi. II. Gıyaseddin boğduruldu ve böylece Anadolu'da tekrar karışıklık devri başladı. Sivas ve Amasya'nın emirsiz kalması sonucu karışıklıkdan, Karahisar Temürlüye sahip olan Hüsameddin faydalanmış, Çorum ve Osmancık'a da hakim olmuştur. 1276 da Kunduz Beyin oğlu Emir Celaleddin, Çorum'daki Moğalları yenerek Çorum ve Amasya'yı kurtarmış İlimizdeki Kunduzhan mahallesinin adı da bu beye izafeten verilmiştir.

OSMANLILAR ZAMAMNINDA ÇORUM

    1402 yılında, Ankara savaşında Yıldırım'ın Timur'a yenilişi ile kurulan birlik bozulmuş ve Anadolu Beylikleri yeniden ortaya çıkmıştır. Kısmende olsa, Timur'un himayesinde Amasya'da egemenliğini yürüten Çelebi Sultan Mehmet zamanında Osmanlı idaresinde kalışı nedeniyle Çorum, Yıldırım Beyazıd tarafından alındıktan sonra Cumhuriyete kadar hep Osmanlı idaresinde bulunmuşur. Çelebi Mehmet Çorum'da Subaşılık kurduğu gibi, sık sık Çorum'u rahatsız eden Köpek oğlu Sülü ve kardeşi Hüseyin'i öldürterek Çorum'a faydalı olmuştur. Osmanlı birliğini sağlayan Çelebi Mehmet (1413) oğlu II.Murad'ı Amasya'ya vali yapmıştır. Bu zamanda Amasya'ya Tokat, Sivas, Doğukarahisar, Canik (Samsun) ve Çorum sancakları bağlı idi. II.Murad'ın Lalası Biçer oğlu Hamza Bey'in Çorum'a çok faydaları olmuş ve şehrin güzelleşmesine yardım etmiştir.

MİLLİ KURTULUŞ SAVAŞI'NDA ÇORUM

    Milli kurtuluşumuz için, Büyük Atatürk'ün Samsuna çıkışından Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşuna kadar, Çorum halkı her türlü maddi ve manevi yardımı yapmış, kendi payına düşen görevleri yerine getirmiştir.
    Çorum, Milli Hükümetin kurulduğu ilk zamanlarda, Yozgat taraflarında oluşan ve genişleyen Çapoanoğulları İsyanı karşısında gösterdiği cesaret , azim ve direnmesiyle, yeni kuruluş halinde bulunanve Milli Kurtuluş hareketine karşı olan ve sonuçları bakımından çok büyük tehlike arzeden bu isyanın önlenmesinde, hemen hemen en etkin rolü oynamıştır diyebiliriz. Kendilerine Halife Orduları Kumandanı süsü vererek isyan eden Çapanoğularıından Celal Edip, Salih ve Halit gibi asiler Kendilerine Halife Orduları Kumandanı süsü vererek isyan eden Çapanoğularıından Celal Edip, Salih ve Halit gibi asiler Yozgat, Çorum ve Kırşehir'i alarak Ankara'ya yürüyecekler, Milli Hükümeti dağıtacaklar ve suretle Saltanata bağlılıklarını ispat etmiş olacaklardı. Milli Kurtuluş Hareketinin başlangıcı ve en müşkil zamanında Çorum, bir taraftan Çapanoğullarının, öte yandan Pontuscuların tehdidi altında bulunuyordu. Eğer Çorum ortadan kalkarsa, bu iki zararlı kuvvet birbirleriyle bağlantı kuracak ve Ankara yolu açılmış olacaktı. Çorum milli bütünlüğümüzün bu en sıkıntılı geçen günlerinde, o zamanki yöneticisi, imanlı genci, halkı, çoluğu çocuğuyla topyekün tedbirler almış, teşkil ettiği milis kuvvetleri, şehrin etrafında aldığı savaş tedbirleri, inanç ve azimleriyle asillerin Çorum'a saldırmasını önlemişlerdir.
    İstiklal savaşı bitimine kadar milleti için hiç bir maddi ve manevi fedakarlıktan kaçınmayan Çorum'un, milli mücadele günlerinden ancak bir kaç cümle ile söz edebildik. Bu uğurda emeği geçen kahramanlarımızın şehit olanlarını rahmetle, gazilerini minnetle anarız.

 
  Bugün 10 ziyaretçi (13 klik) kişi burdaydı! Photobucket  
 

WwW.HTMLYENİ.Tr.Gg SUNAR
Google
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol